1 Haziran 2011 Çarşamba

toprak ev


Öyle derdik, Toprak Ev. Ortak hafıza onu öyle kişileştirmiş ve özelleştirmişti. Adana’nın batı tarafındaki mahallelerde, daha ötelerde köylerde benzerlerini çokça görebileceğiniz bir binaydı.

Hayalimde, daha doğrusu çocuk hafızamda ince uzun bir ev olarak duruyor. İki ayrı sofası vardı. Biri batıya diğeri doğuya düşüyordu. Her iki sofa da güneye, portakal bahçesine bakıyordu. Birbirine yapışmış iki ayrı ev gibiydi. Doğu tarafında amca çocukları otururdu. Batı tarafında biz, babaannem, halalar, kuzenler… Bizim odanın alt katında bir odacıkta amcam ve yengem yaşardı. Zemininde çiçekli bir halı hatırlıyorum. Bordo renkler, motifler… Bir de radyo, oradan aklımda kalan tek şarkı “yalan dünya yalan imiş” diye bitiyordu.

Banyo, tuvalet dışarıdaydı. Dışarıdaki o mekân çocukluğumun en büyük kâbusuydu. Gece olunca ötesi kara bir ormana dönüşen tuvalet. Bu korku yetmezmiş gibi, o çocuk halimizi dehşete daha beter düşüren oyunlar, kandırmacalar; dardağan ağacının oradaki siluet, sulama motorunun üzerindeki hayal, pencereden bakan bir çift göz, perdelerin durup dururken titremesi… Kendimizi kendi tuzağımıza düşürdüğümüz hain oyunlardı tüm bunlar.

Toprak Ev’in önündeki portakal bahçesi gündüzleri bizim oyun cennetimizdi. Civarda tek tük evlerdeki yaşıtlarımız yani ilk arkadaşlar, çocukluk arkadaşları, kardeşler, kuzenler için her mevsim bir şekilde meyvesi olan (portakal, mandalina, erik, kayısı, şeftali, hurma, incir, üzüm, nar, bir ara muz, yenidünya, dardağan, armut, elma…) bu bahçe aynı zamanda çeşitli bölgelerini paylaştığımız bir ülkeydi. Herkesin kendi hükümranlığını ilan ettiği, küçük devletlerden oluşan bir özel coğrafya. Benim krallığım sulama motoru civarına düşüyordu. Aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz o sulama havuzu içine damından atladığımız bir yüzme havuzuydu bize göre (hakikaten öyle zannediyorduk. Motorun damından o bir avuç yere atlamaya elbette korkardık. Bize bir cesaret, bir ideal gerektiğinde de “Adanaspor için” derdik ve bırakırdık kendimizi. Hay Allah, hala duran o havuza(!) şimdi bakıyorum da... çok küçükmüş be: ))

Toprak evde yaşadığım yıllar bir hayal oldu gitti. Gerçekten yaşadığıma asla emin olamadığım günler… bir rüya mıydı, ayıramadığım zamanlar… ve böylece kalan hikayeler, “Toprak Ev hikayeleri”…

Hiç yorum yok: