23 Mayıs 2011 Pazartesi

yağmur


22 Mayıstı dün. Yılın bu günleri için pek de sıradan bir şey değildir yağmur yağması, hele de Adana'ya. Uyanır uyanmaz ilk gördüğüm açık gri bulutlar ve şehrin ıslak sokaklarıydı. İnce ince de yağıyordu bir yandan. Yağmur Adana'ya pek uzak değildi. Kışın sık sık ziyaret ederdi Adana'yı. O bir tattır Adana'da, bir renktir.

Çünkü Adanalının ne karla kışla bir münasebeti vardır ne de denizle ilgili anıları. Ne kışları derinden hissettiren şehirler gibi soğuk ve serttir, ne de içinde deniz bulunan şehirler gibi keyifli ve duyguludur kışları. Varsa yoksa bir yağmurumuz var bizimde.

Gökyüzünden dünyaya uzanan bir sonsuzluğun somut taneleridir o. Yazları şikâyet etmekten bıktığımız nemin, yaşlı asfalt sokaklardaki bulanık yansımasıdır. Şemsiyenize, kapüşonunuza, ceketinize dokunan bir o. Armağandır göklerden. Âşık Veysel'in sadık yârinin, "Toprak Ana"nın umutla beklediğidir. Açık maviyle grinin karıştığı kederli kış günlerinin tek hatırasıdır Adana'da. Çünkü ıslak değilse caddeler; sokak lambalarıyla, araba farlarıyla parlamıyorsa asfalt yollar, hüzne, kedere, mutluluğa dair mutlaka bir şeyler eksiktir Adana'da.

Tüm evrenin sessizleştiği, yağmurdan başka konuşan kimsenin kalmadığı "o an" gelmiş, hayatın koşuşturmasına dükkân brandalarının altında ara verilmişse birkaç dakikalığına ve önleri hızlı hızlı iliklerinmişse ceketlerin Adana işte o vakit "Adana"dır, kışları. Sessiz ve mahzun…

Dinleyin bir kez onu, sessizce dinleyin, hissedin vücudunuzda. Kaçmayın ondan, aranıza bir şeyi de koymayın, kapüşon ya da şemsiye, ıslanmanın keyfine varın birkaç dakika, şehrin sakinleştiği, herkesin yok olduğu "o an"ın keyfine varın doyasıya, sağa sola koşuşturanlara inat siz daha yavaş yürüyün yollarda. Siz onu sevdikçe onun size fısıldadıklarını duyacaksınız.
Bugün, yazın artık "buradayım" dediği bu günlerde, birkaç ay öncesinden kalma hüzünlü ama bir o kadar da bize dair olan o dostu görmek hoş oldu.

Bende sokağa çıktım ıslanmak için. Ama bu sefer çok kalmadı yağmur. Galiba şehre sessizce "hoşça kal" demeye gelmişti. Ve sonrada gitti...

akkapı ve şiir

saçları şarkı söyleyen kız


Bir taş daha attım havuza
Sonunda ürktü yeşil kurbağa
Sıçradı geçti kısa duvarı
Kayboldu otlar arasında

Bense ahşap evin,
Tahta merdivenlerin hatıralarında
Kaybolmuştum

Sonra yaşlı köpek geldi yine
Burnuyla yokladı ıslak otları
Ağır ağır gitti
Kıvrıldı merdiven altına

Miskin bir öğleden sonraydı

Komşu bahçede ağıtlar duyuldu yine
Ben duydum, babaanne duydu
Başka kim duydu bilmiyorum

Meğer bir şarkıymış bu
“saçları şarkı söyleyen kızın”…

22 Mayıs 2011 Pazar

yollar

manzara

evler


Razık Hoca, ev, tulumba, dut ağacı...
hepsi orada...

akkapı evi


klasik bir Akkapı Evi;
dut ağacı,
tulumba,
toprak ev,
sofa,
bir divan,
tahta merdiven...
ne güzel şeyler bunlar...

bahçede



bahçeler

ağaç

Bufalo ağaç: ))

akkapı

akkapı, bahçeler ve gökkuşağı

akkapı ve evler



akkapı hikayelerine devam

Akkapı hikayelerine buradan devam edelim!


Bir önceki sayfamızda birtakım sorunlar çıktı
ve okurlara ulaşamadık,
yeni bir dönem deyip
buradan devam edelim
gerekirse tüm arşivi yeniden oluşturarak.